Ana Sayfa Blog Sayfa 8

Astral Aldatmacası-2

Rüyalar ve Sırları Gülşen Karagöz

Astral Aldatmacası -1

Rüyalar ve Sırları Gülşen Karagöz

Rüyalar, Metafizik ve Cinler Âlemi

Birçok insan kendisinde özel yetenekler olduğunu sanarak şifalandırma yada odaklanma yöntemiyle bazı kişi yada durumları kontrol altına alıp yönetebildiklerini zan ederler. Oysa ki birçok insan kendileri görmesede cinlidirler. Ve bu varlıklar insana bahşededilen hiç bir ilim olmamasına rağmen o kimse yanında ve hizmetinde bulunarak ona itaat ederler. Durum bu olunca da kişi kendisini ilim ehli ve özel biri zan edebilir.
Ey insan! Uyanık ol. senin hayatını yönetip ele geçirrerek senden intikam alabilirler. …………
Günümüzde birçok insan maalesef ki bağımsız ve özgün değildir. Kedisini hoca adleden yada ilim sahibi olduğunu iddia eden birçok insan kendilerini cinlerin kontrolüne vermiş onların dedikleri üzere hareket edebilen kuklalar haline dönmüşlerdir.

RÜYALAR NASIL YORUMLANMALIDIR?

0

RÜYALAR VE SIRLARI

Yazar Gülşen KARAGÖZ

Değerli Kardeşim Yazar Gülşen hanımın rüyalar hakkında çok farkındalıkları var kendisine çalışmalarında başarılar diliyorum.

Videolarını izlemek için alttaki linkten izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/channel/UCQHhXmEFsR-l5UwEhg4oKtQ

Nörotransmitter Nedir?

0

Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var?

Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var?

BEYİN VE SİNİR SİSTEMİ İNSAN RUH SAĞLIĞI

Bilim dünyası beyindeki organik karmaşık yapıyı halen çözemedi. Beyinde ilginç olan ise sinir ağlarının kablosuz olarak birbirleriyle elektrik sinyalleri üzerinden haberleşiyor. Sinir haberleşmesinin temel taşı ise yazımızın konusu Nörotransmitterlerdir. Bu minik kimyasal maddelerin neler yapabildiğini gördüğünüzde, beynin ne kadar harika bir yapı içinde olduğunu göreceksiniz. Bu yazımızda Nörotransmitter Nedir? Nörotransmitterlerin görevi ve işleyişi nedir? Nörotransmitterlerin sinir sisteminde rolü nedir? Nörotransmitterlerin Sağlığa Etkileri nelerdir? Nörotransmitter Çeşitleri nelerdir? sorularının cevaplarını bulabilirsiniz.


Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var?

Nörotransmitterler (Neurotransmitter) sinir hücrelerindeki bilgi akışını sağlayan küçük kimyasal iletkenlerdir. Özellikle Beyin ve Sinir sistemi için önemli ola, bir çok ruhsal hastalığında nedeni olan bazı Nörotransmitterleri çok ça duyarsınız. Bunlardan en çok Dopamin ve Serotonin en çok duyulan ve en çok araştırılan Nörotransmitterlerdendir. İnsan vücudunu tepeden tırnağa saran ve beyinin hükmedeceği şekilde tasarlanan, sinir sistemi hakkında biraz bilgi verip, ardından Nörotransmitter dünyasından bahsedeceğiz.Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | İki nöron arasında bilgi akışı kimyasal bağlarla elektriksel sinyallerle geçer

Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | İki nöron arasında bilgi akışı kimyasal bağlarla elektriksel sinyallerle geçer


Nörotransmitter Nedir?

Canlıların içsel ve dışsal etrafını tanımlayabilmeleri için, bilgi elde ederek, vücut içinde bir network oluşturup, sinyalleşme ile organlar ve kasların aktivitelerini işleyen ve düzenleyen organik sisteme Sinir sistemi denir. Sinir sistemi merkezi ve çevresel olarak 2 ana bölümden oluşur. Merkezi sinir sistemi beyin ve omirilikten oluşurken, Çevresel sinir sistemi, merkezi sinir sistemini vücudun tüm kısımları ile iletişimini sağlayan, uzun fiberlerden meydana gelir.

Nöron yada sinir hücresi, Sinir sisteminin temel yapıtaşları olarak, işlevselliğini yapan ana birimidir. Ana görevi ise bilginin taşınmasıdır.

Nörotransmitter ise iki nöron arasında yada nöron ile başka bir hücre arasında iletişimi meydana getiren kimyasallara denmektedir. Sinir sistemindeki uzun fiberler boyunca sinyalleri bu kimyasal Nörotransmitterler yapmaktadır.

Aklınıza gelecek her vücut aktivetisinin kontrol merkezi beyindir. Beyin sistemi düzgün çalıştığında hastalık nedir bilinmez. Koşma, zıplama, yakalama, nefes alma gibi istemsel yapılan tüm hareket kabiliyetini sağlayan, ağızdan başlayan sindirimin kontrolü, kalbin sürekli çalışması gibi tüm fonksiyonların oluşumunu tamamlayan beyne giden sinyallerin doğru olarak iletildiğini gösterir.

Tıpki yurt dışındaki bir arkadaşınıza, e-posta atarken yapacağınız işleri düşünün. Gönderdiğiniz iletinin 1 ve 0 kodlarına çevrilip, IP’ler üzerinden protokollerle taşındığını teknik olarak biliyoruz. Sinir sistemi de buna benzer bir haberleşme şekli olduğunu düşünebiliriz.

Konumuzu örnek olarak her zaman yaptığımız yemek yeme işinden Sindirim sistemi ağızdan alınan yemekler çiğnendiği anda başlar. Çok ilginç bir ileri sistem şeklinde çalışan insan vücudu bu konudada hayrete düşürüyor. Çiğnemeye başlandığı an, dişlerin altındaki sinirler, beyne haber gönderir. Bu haber bir sinirden diğer sinire geçer. İşte bu sinyallerin devamlılığını sağlayan Nörotransmitter adındaki kimyasal maddelerdir. Bir sinyal diğer sinyale geçtiğinde aradaki Nörotransmitter kimyasal tepkime ile iki sinir hücresinde elektriksel bağlantıyı oluşturuyor.

Bilimsel olarak Sinir hücresi boyunca elektriksel olarak iletilen sinyal, sinir hücreleri arasında, sinaps adı verilen bu boşluklarda kimyasal olarak iletiliyor. İki sinir hücresi arasındaki bu kimyasal iletime ise nörotransmitterler aracılık ediyor. Nörotransmitterler bir sinir hücresinden aldıkları sinyali, diğerine taşıyarak sürecin kesintiye uğramamasını sağlıyor. Hemen alttaki resimde iki sinir hücresinde birisi alıcı diğeri gönderen şeklinde sol tarafta, arasındaki küçük parçacıklar nörotransmitterlerin işlevi de sağ tarafta büyütülmüş şekilde temsil edilmektedir.

Sinir hücrelerinde iletişim çok hızlı olmalı. Harika bir tasarısı olan bu sistemde hız 1 m/sn ile 12 m/sn arasında değişmektedir. İki sinir hücresindeki boşluk yada mesafe dediğimiz sinapslar yaklaşık olarak 20 nanometredir.

Şimdi bu harika kimyasalların kaç çeşit olduklarına bir bakalım. Kısaca bu farklı Nörotransmitterlerin ne işe yaradıklarından da bahsedeceğiz.Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | Sinir Hücrelerinde haberleşme

Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | Sinir Hücrelerinde haberleşme


Nörotransmitter çeşitleri nelerdir?

Nörotransmitterler yaptığı işlevlere göre 2 grup olarak çeşitlere ayrılır. Nörotransmitter çeşitleri, 1 grup eksite yani uyarıcı olanlar, 2.  grup inhibe edici yani engelleyici olarak ayrılmaktadır. Sinir sistemindeki nöronlar arasındaki iletişimin oluştuğu sinapslarda farklı nörotransmitter kullanılarak, sinyallerin gücü ayarlanmaktadır. Yani vücut burada gidecek sinyale göre enerjiyi hesaplıyor. Ne kadar ilginç değil mi?

Nörotransmitter gruplarını listeleyerek, ne işe yaradıklarına bakalım.

1. Uyarıcı (Agonist, eksite edici) Nörotransmitterler

Vücudun fiziksel fonksiyonlarında bu tür Nörotransmitterler kullanılır. Sürekli olan kalp atışındaki kasılmalar, yürürken yada koşarken kullandığımız kas sisteminde yani tekrarlayan işlevlerde beynin kontrolü yapabilmesi için gereklidir. Dopamin, Nöroepinefrin, Epinefrin Uyarıcı Nörotransmitterlerin bazılarıdır.

Dopamin

Dopamin (DA), Beyinde, dopamin reseptörlerini aktifleştirerek, nörotransmiter olarak işlev yapar. Dopamin aynı zamanda hipotalamustan da salgılanır ve buradan kana karışarak nörohormon işlevi de yapar. Nörohormon olarak hipofizin ön lobundan prolaktin salgılanmasını engelleyeme çalışır.

Dopamin, Sempatik sinir sistemindeki etkileri olduğu için, kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için genelde ilaçlarda bu amaçla kullanılır.

Dopamin düşük veya yüksek olduğunda, hatırlayamama, unutma, odaklanamama, düşük motivasyon, anlayamama gibi sorunlar gözükmeye başlar. Sakinleştirici özelliği olan Kafein, sinapslarda dopamin miktarını artırarak, odaklanmayı arttırır. Fakat sürekli dopamin miktarının artması, uzun süreçte dopaminin azalmasına neden olur.

Norepinefrin (Noradrenalin)

Dopaminden sentezlenen hormon yada nörotransmitter, beynin çevreye tepki vermesi ve her zaman dikkatli olmasını etkiler.

Epinefrin ile norepinefrin birlikte, kalp atım hızını, depolanan glikozun çıkartılması ve iskelet kaslarına giden kan akışını hızlandırarak “kaç ya da savaş” (flight or fight) mantığını uygular.

Norepinefrin uyarıcı olup, vücuttaki uyarım süreçlerinde kullanılmaktadır. Ayrıca epinefrinin (adrenalin) oluşumunda da görev yapar. Nöroepinefrin eğer yüksek üretimi yapılırsa, aksiyeteye ve ruh halinin bozulmasına neden olur. Nöroepinefrinin üretim seviyesi de azalırsa, bitkinlik, uykusuzluk ve odaklanma sorunlarını beraberinde getirir.

Epinefrin (Adrenalin)

Epinefrin stres anında kullanılan nörotransmitterdir. Epinefrin düzeyi yükselirse Dikkat eksikliği gözükmeye başlar. Epinefrin düzeyinin azalması ile uzun süreli stres ya da insomniya sorunu doğru orantılıdır. Ayrıca Epinefrin, kalp atışı ve kan basıncının (tansiyon) düzenlenme işlemlerinde kullanılmaktadır.

Histamin

Bağışıklık sisteminin beyni olan bağırsaktaki fonksiyonların düzenlenmesi işlevinde etkili olan, azot bileşik olan nörotransmitter, tüm memeli canlıların dokularında bulunur. Kılcal damarların genişlemesi ile oluşan geçirgenliğin artmasına, Bağırsakların harekete etmesini sağlayan büzüşmelere, mide, tükürük ve böbrek üstü bezlerindeki salgıların artması ve damarların genişlemesi ise tansiyonun düşürme etkileri gösterir. Kaşınma gibi vücut fonksiyonları aslında kılcallardaki karıncalanma ile aynıdır.Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | İki nöron arasındaki bağlantılar için Nörotransmitterler tepkimeye girer

Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | İki nöron arasındaki bağlantılar için Nörotransmitterler tepkimeye girer


2. Engelleyici (Antagonist, inhibe edici) Nörotransmitterler

Beynin sakinleşmesinde ve dengenin sağlanmasında kullanılan nörotransmitterlere engelleyici nörotransmitterler denir. Engelleyici Nörotransmitterler ruh sağlığı ve dengesi ile ilgili bir çok sorunla alakalıdır. Ruh halinin balansı olan Engelleyicilerin azalması olumsuz ruh halini ortaya çıkarır. Eğer uyarıcı nörotransmitterler daha çok aktif ediliyorsa, engelleyici nörotransmitterlerin sayısı azalır.

Devamlı duyduğumuz engelleyici nörotransmitterleri kısaca açıklayalım.

Serotonin

Beyni uyarmayan bir engelliyici bir nörotransmitter olan Serotoninin yeterli seviyede olması, dengeli bir ruh hali için gereklidir. Son zamanlarda Serotonin, birçok vücut işlevinde önemli olduğu görüldü. Sürekli kafein alımı ve uyarıcı ilaçlarda bulunduğundan, vücuttaki serotonin karbonhidrat alımını arttırma isteği uyandırması, uyku kalitesizliği, cinsel eğilim, sindirim düzensizliği ve bağışıklık sistemi işlevlerine etki ettiği görüldü.

Asetilkolin

Hafızanın canlı kalması, öğrenme, uyku ve istek gibi yapılan fonksiyonlarda kullanıldığı görülmüştür. Eğer fazla Asetilkolin üretilirse depresyon az olduğunda unutkanlık ve bunama gibi hafıza sorunları ortaya çıkar.

GABA

Gamma-aminobütirik asit (GABA) engelleyici olarak, sinir sisteminde etkin bir rolü olan, beyindeki en önemli  nörotransmitterlerden biridir. Ona  “doğanın sakinleştirici maddesi” denmektedir. GABA düzeyi eğer normalden fazla ise, uyarıcı gruptaki nörotransmitterlerin daha aktif olduğu gözlemlenmiştir.

Endorfin

Ona mutluluk hormonuda denmektedir. Acıyı azaltan ya da dindiren hormon yada nörotransmitterdir. Ayrıca haz alma ve memnuniyet hissi endorfin ile sağlanır.

Dopamin

Özel bir nörotransmitterdir. Çift taraflı çalışan hem uyarıcı hem de engelleyici olarak  çalışabilmektedir. Dopaminin azlığında depresyon görülebilir. Ayrıca beynin dikkat ve odaklanmasına yardımcı olmaktadır.

Taurin

Nörolojik fonksiyonların ve iletişim sağlanmasında güçlendirici bir nörotransmitterdir.

Merkezi sinir sisteminde, endişe gibi kaygı, korku gerilim, sıkıntı hallerinin genel adı olan Anksiyete önleyici olarak üretilmektedir. Dinlenme durumunda enerjinin üretimini uyararak, zayıflama etkisi göstermektedir. Kemik dokularındaki kırıkların iyileşmesi içinde osteoblast üretimini tetiklemektedir.Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | Stresi meydana getiren Nörotransmitterlerin düzensizliğidir

Nörotransmitter Nedir? Sinir sisteminde kaç çeşit Nörotransmitter var? | Stresi meydana getiren Nörotransmitterlerin düzensizliğidir


Nörotransmitterlerin sağlık üzerindeki etkileri nelerdir?

Nörotransmitterler çağımızın en yaygın sorunlarından stres, ruhsal sorunlar, uyku, dikkat dağınıklığı ve şişmanlama gibi sorunlarda direkt etkileri vardır. Ruh Sağlığı ve Beyin sağlığı için önemli olan Nörotransmitterlerin eksikliği veya fazlalığı gibi durumlarda sorunlar gözükmeye başlar. Nörotransmitterlerin eksiliğini tetikleyen ve fazla oluşunun nedeni olarak bir çok neden söylenebilir. ABD’de yapılan bir araştırmada Amerikalıların %86’sının optimum aralığın dışında nörotransmitter seviyesine sahip olduğunu gösteriyor.

Stresyetersiz veya dengesiz beslenmenörotoksinlergenetik yatkınlık, bazı ilaçlar ve uyuşturucular, alkol ve kafein kullanımı gibi nedenlerle optimum düzeyin dışına çıkılabiliyor.

Bilim insanları her araştırmada farklı hormon yada nörotransmitterler buluyor ve bunların sayısı yüzleri aşıyor. Bulunan bu nörotransmitterlerin çözümü olmayan bazı hastalıklarda etkisi olduğu da görüldü. Örnek verecek olursak, Parkinson hastalarında dopamin eksikliğiasetilkolin eksikliğinde zihinsel beceriyi düşüren Alzheimer hastalığı oluşabiliyor. Dopamin fazlalığı ise şizofreni gibi bir çok ruhsal hastalığı da tetikliyor.

Vücudun ürettiği serotonin hem insanda hemde hayvanlarda çokça bulunan sinir taşıyıcısı yani nörotransmitterdir. Çinli bilim adamlarının araştırmasına göre, serotonin cinsel eğilim konusunda da etkili. Nature bilim dergisinde yayınlanan bu araştırma fareler üzerinde yapılıyor. Serotoninsiz büyütülen erkek farelerin dişi farelere ilgi duymadıkları görüldü.

Hatta araştırmada Serotonin düzeyi düşük fareler, hem erkek hemde dişilerin olduğu bir ortama bırakıldıklarında ne dişilere ne de erkeklere ilgi gösterdiği gözlemlendi. Asıl ilginç olan ise Serotonin olmayan farelerin ortamına bir erkek fare konduğunda çiftleşme eğilimi sergilediği görüldü.

Nörotransmitterler dibi uçsuz bir kuyu gibi. Araştırmalar halen devam ediyor.

ALINTIDIR : https://www.gelgez.net/norotransmitter-nedir/

Bilgi zamanı !!! ARPA ÇİMİ Arpa çimi’nin taze genç sürgünleri , beynin ve merkezi sinir sisteminin en iyi şekilde çalışmasını sağlamaya yardımcı olan birçok bileşik açısından son derece zengindir. Bu besleyici yoğun süper gıdanın düzenli tüketimi, birçok önemli mineralin yanı sıra bol miktarda B kompleks vitaminleri sağlar. Sadece bir porsiyon, B9 vitamini olarak da bilinen folat için RDA’nın% 52’sini sağlar, folat ruh halini sabit tutmak için çalışır ve serotonin sentezi için gereklidir. Bu, olumlu bir şekilde ruh haline doğrudan katkıda bulunan önemli bir nörotransmiterdir.Arpa

0

Arpa

ARPA

B6 Vitamini bakımından yüksek olan Bareygrass, nörotransmiter GABA’nın üretimine yardımcı olan bu önemli besinin en iyi kaynaklarından biridir. Beyindeki nöronlar, aşırı heyecan oluştuğunda sakinlik sağlamak için GABA’ya ihtiyaç duyar. GABA ayrıca depresyon ve anksiyete ile savaşan endorfin üretmeye çalışır. Arpa çimi içinde bulunan diğer pek çok mineralden magnezyum, kendinizi gergin ve endişeli hissediyorsanız belki de en önemlisidir. “Doğanın soğuk hapı” olarak da bilinen magnezyum, enerji ve nörotransmiterlerin üretiminde çok önemlidir ve birçok çalışma, magnezyum eksikliğinin bir sonucu olarak depresyon, anksiyete ve gerginlik arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir.
Arpa çiminde 5 adet B vitamini (B12 dahil) vardır. Ayrıca folik asit, pantotenik asit, B1, B2, B6, beta karoten, C ve E vitamini içerir. Son yapılan laboratuar tahlillerinde arpa çiminde 70’in üzerinde mineral bulunmuştur – bunlardan bazıları kalsiyum, demir, magnezyum ve fosfordur.
Klorofil
Antioksidan bir gıdadır.
Anti iltihap ve yaraları iyileştiren özelliklere sahiptir.
Dokuların oluşması ve tamirine yardımcı olur
Soluduğumuz havanın neden olduğu zararları nötralize etmeye yardımcı olur (sigara içenler için iyi bir takviyedir.
Magnezyumu en etkin şekilde iletir ve kan için en çok ihtiyaç duyulan oksijeni hücrelere ve dokulara taşımasına yardımcı olur.
Kalsiyum ve diğer ağır minerallerin asimilasyonunda yararlı olduğu görülmüştür.
Kırmızı kan hücrelerinin oksijen teminini iyileştirmek gibi çok iyi bir potansiyele sahiptir.
Yapılan araştırmalarda klorofilin A, C ve E gibi diğer vitaminlerle, sağlıklı hücrelere zarar veren serbest radikalleri nötralize ettiği görülmüştür. Serbest radikaller için kullanılabilecek antioksidan besinler arasında yer alır.
Arpa çiminin ayrıca içinde barındırdığı sodyum, potasyum, kalsiyum ve magnezyum sayesinde yüksek düzeyde alkali etkisi yaptığı bilinmektedir.
Arpa çimi nedir?
En eski yetiştirilen tahıl çeşitlerinden biridir. Binlerce yıldır var olmuştur. Eski Mısırlılar bunu insanlar ve hayvanlar için yiyecek olarak kullanmışlardı. Yunanlılar ve Romalılar arasında da çok popülerdi ve bu yüzden sporcular için yiyecek olarak kullanırdılar. Sporcuların genel gücüne katkıda bulunduğuna ve enerjilerini artırdığına inanıyorlardı.
Sağlıklı tüketim kavramının zihinlere yerleşmesiyle birlikte, ülkemizde de tüketimi artmaktadır.
Arpa çiminin daha kolay tüketilmesi için, Simge Organik ailesi olarak, dondurulmuş çim suyu olarak kullanımınıza sunmaktan gurur duyuyoruz. Arpa Çimi İçeriğinde; A, B1, B2, B3, B6, B12, C, E ve K vitaminlerini barındırır. Ayrıca beta karoten, pantotenik asit ve folik aside, kalsiyum, demir, potasyum, magnezyum, organik sodyum ve fosfor gibi minerallere sahiptir. Tüm bunların yanında amino asitler, en önemlisi “klorofil”, lif, protein ve enzimlere de sahiptir.

Arpa Çimlerinin Faydaları
Güçlü Antioksidandır.📷
Arpa çimi, vücudu kirleten zararlı serbest radikallere karşı savaşır. Arpa çimi, süperoksit dismatuse (SOD) içerir. Bu serbest radikalleri yok eden bir enzimdir. Serbest radikaller ise oksidatif stresin neden olduğu bir çok hastalığın gelişiminden sorumludur.
📷Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Arpa çiminde bulunan C vitamini ve bakır, bağışıklık sistemini güçlendirmekten sorumludur. Soğuk algınlığı ve öksürük gibi vücudun enfeksiyonlara karşı direncini arttırırlar. Ayrıca stres ve yorgunlukla mücadele ederler. Arpa çimenlerinin düzenli olarak tüketilmesi vücudun bağışıklık hücrelerinin optimal üretimini dengeler.
📷
Kanserle savaşır.
Arpa çimi suyu, kanser hücrelerine karşı hem koruyucu hem de iyileştirici etki gösterir. Bunun yanında, toksik etkilerini ayrıştırma ve nötralize etme yeteneğine sahiptir ve insan doku hücrelerini kanserojenlere karşı korur. Özellikle meme kanserine karşı savaşmada etkilidir.
Vücudu Temizler – Detox yapar.📷
Arpa çimi suyu, vücuttaki zararlı ağır metalleri atar. Ayrıca kristalize asitler ve mukus gibi atık materyalleri de ortadan kaldırır. Klorofil içeriği, bol miktarda oksijen ve sağlıklı bir kan akışı sağlar, zararlı kirliliklerin ve toksinlerin giderilmesinden sorumludur.
📷Radyasyondan Korur.
Arpa çimi suyunun sunduğu diğer bir fayda da UV ışınlarının zararlı etkilerine karşı koruma sağlamasıdır. Bu özellikle kentsel alanlarda daha da yaygındır. Ayrıca vücudu radyoaktivitenin zararlı etkilerinden korur. Hasarlı hücreleri ve dokuları onarıp, yeniler. Vücudu radyoaktif hasarlardan korunmak için röntgen çekmeden önce ve sonra arpa çimi suyunun tüketilmesi tavsiye edilir.
📷Ülseratif Kolit Tedavisi
Arpa çimleri, bağırsak dostu bakterilere sahiptir. Ülseratif kolit ile ilişkili inflamasyonu ve diğer semptomları kolaylaştırır. Bu tip yeşiller bağırsaktaki akışkanlığı da dengeler. Ayrıca vücuttan tehlikeli toksinlerin atımına da yardımcı olur.
📷Bağımlılıklarla Mücadeleye Yardım Ediyor
Arpa çimi suyu, çok sayıda bağımlılıkla savaşmada etkilidir. Arpa çimi içindeki glutamik asit, kahve, alkol, uyuşturucu, nikotin ve birçok bağımlılık ile savaşmaya yardım eder.
📷Kilo Kaybı
Aşırı kilolu olmak, Solunum problemleri, eklem ağrıları, kanser, diyabet ve kalp hastalıkları gibi bir çok soruna yol açabilir. Arpa çimi suyu, kilo vermenize yardımcı olur. Çözünür liflere sahiptir, bu da sizi daha doygun hissetmenizi sağlar. Bu, yemek yeme isteğinizi azaltır. Kan şekeri seviyenizi dengeler, açlık hislerini ve arada atıştırma isteğinizi önler.
📷Astımı önler
Arpa çimi suyu tüketmek, astım semptomlarının hafiflemesine yardımcı olup, gelişmesini engeller. İçeriğinde bulunan Antioksidanlar, A ve E vitaminleri ciğerleri rahatlatır ve daha kolay nefes almanızı sağlar.
📷Diyabet’i yönetir
Diyabet diğer adıyla kan şekeri, ülkemizde oldukça yaygındır. Arpa çimi Beta-glukan olduğundan, şeker rahatsızlığı yaşayanlar arpa çimi suyunu tüketmeleri tavsiye edilir. Glikoz emilimini yavaşlatan çözünür bir liftir. Arpa çimi suyu kan şekeri seviyesini yönetir.
Tip 2 diyabet yetişkinler arasında en sık görülen diyabet türüdür. 2010 yılında yapılan bir çalışmada arpa çimi suyu takviyesi alan deney grubunun kan şekeri düzeylerinin daha düşük olduğu görülmüştür. Genel kolesterol seviyelerinde de bir azalma gözlemlenmiştir.
📷Kemik Sağlığını Destekler
Arpa çimi, inek sütünden 11 kat daha fazla kalsiyum içerir. Ayrıca bakır, manganez ve niagen içerir. Bu 4 mineral, kemik sağlığını korumak için önemli faktördür.
Arpa çimi suyu küçük çocuklar için de güvenlidir. Çocukların vücutları doğal olarak büyümeye devam eder, arpa çimi suyuyla ne kadar erken tanışırlarsa, kemik gelişimi de o kadar iyi olur.
📷Cilt Sağlığını Geliştirir
Arpa çimi suyu, cildin genç ve sağlıklı görünmesini sağlar. Quercetin, cildi iyileştirir, esnekliğini korur ve sarkmayı önler.
Ayrıca, cildi rüzgar, soğuk hava, kirlilik ve zararlı UV ışınları gibi dış etkenlerden korur.
“Quercetin, kansere ve ateroskleroza karşı yararlı etkileri olduğu görülen flavonoid ve bilinen bir anti-inflamatuar ajandır.”
📷DNA onarımı
Stres, yediklerimiz ve çevresel faktörler vb. nedenlerle DNA’mız sürekli değişiyor. DNA’nın değiştirilmesi, erken yaşlanma, kısırlık, genetik anormallik ve kadınlarda sağlıksız hamileliğe yol açar.
Japon bir hekim ve eczacı olan Yoshihide Hagiwara, 10 yıl süreyle arpa çimleri üzerinde araştırmalar yaptı. Vücudun DNA’sını tamir edip güçlendirebileceğini keşfetti. Çim suyunun tüketilmesi, bu olumsuz yan etkilerin meydana gelmesini önler.
📷Vücudu Alkali Hale Getirir
Eğer, çok fazla asitli yiyecekler içecekler tüketirseniz, vücudunuzun pH dengesi bozulur. Alkali gıdalar tüketerek bu dengeyi koruyabilirsiniz. İnsan kanının Ph’ı 7.35 – 7.45 arasındadır. Sonuç olarak, çok fazla asit oluşturan gıda tüketimi, vücuda birçok açıdan zararlı sonuçlar doğurur. İlk olarak, kalsiyum, magnezyum ve potasyum gibi kemiklerinizden ve dişlerden alkalileştirici mineraller çekilecektir. Bu, anlaşılabilir bir şekilde, osteoporoz dahil bir çok rahatsızlığa yol açabilir. Vücut aynı zamanda fibromiyaljinin başlıca nedenlerinden biri olan kaslarda aşırı asit depolayacaktır. Eğer kontrol altında tutulmazsa, vücudunuz “asidoz” durumuna geçebilir, bu durum Ph’ın 7.35’in altına düşmesiyle oluşur. Asidoz, vücut dokusunu korur ve eğer kontrol edilmezse tüm hücresel aktiviteleri ve fonksiyonları keser.
Arpa Çimi içerdiği alkali minerallerin (kalsiyum, magnezyum, manganez ve potasyum olmak üzere birkaçı) miktarına bağlı olarak yüksek oranda alkalidir. Kandaki uyumsuzluğun neden olabileceği birçok sağlık sorununa karşı koruma sunarken, vücutta sağlıklı bir asit-alkali dengesini sağlama yeteneğine sahiptir.

Alıntıdır.

Yüksek frekanstaysanız yanınıza virüs, bakteri, mantar gibi düşük frekanslı hiçbirşey yaklaşamaz…gelsede uzun süre duramaz…..

0

💫COVİD 5.5 Hz. titreşime sahiptir …25.5 titreşim üzerinde ise ölüyor

💫 yüksek titreşime sahip insanlar için virüs basit bir şikayettir… bu yüzden hızla iyileşebiliyorlar veya etkilenmiyorlar

💫 düşük titreşime sahip olmanın nedenleri şunlar olabilir:
yorgunluk
korku
sinir gerginliği
öfke
nefret

💫 bu yüzden yüksek titreşimli olmalı ve haberleri…negatif programları sürekli izlememeliyiz,…
böylece frekansımızı düşmez ve bağışıklık sistemimiz güçlü kalır

💫Bugün dünyanın frekansı

  1. 4 Hz dir

💫 ancak aşağıdaki gibi çok düşük titreşen yerler var
Hastaneler
Yardım merkezleri
Hapishaneler
Yeraltı vb
Titreşimin 20 hz ‘ye ve daha altına düştüğü yerlerdir….

💫 Düşük titreşimli insanlar için virüs tehlikeli hale gelir

ağrı 0.1 ila 2 hz
korku 0.2 ila 2.2 Hz arasında
gürültü 0.6 ila 2.2 hz
gurur 0.8 hz
üstünlük 1.9 hz

💫 bunun yerine
cömertlik 95 hz
doğru şükür/teşekkürler 150 hz
merhamet 150 Hz veya daha fazla

💫 İnsanlar…komşular ve tüm canlıların sevgisi 150 Hz ve üzeri

💫Koşulsuz ve evrensel sevgi 205 Hz ve üzerindedir

💫Yüksek titreşmemize ne yardımcı olur:

sevmek, gülümsemek, kutsamak, teşekkür etmek, oynamak, resim yapmak, şarkı söylemek, dans etmek, meditasyon yapmak/ibadet yoga, Tai chi, güneşte yürüyüş egzersizleri, doğanın keyfini çıkarmak….

💫 dünyanın bize verdiği yiyecekleri yemek :
tohumlar, tahıllar, baklagiller, meyve ve sebzeler

💫Su içmek(canlı kılmak için içine az miktarda kristal kaya tuzu ekleyerek )
….
💫KAYNAK
Bu bilginin orijinal kaynağı Power vs Force
Kitabındandır.
David R Hawkins ‘in Doktora tezine dayanmaktadır…

KLONLAR, SENTETİKLER, ORGANİK ROBOTOİD VE ÇİFTLER (İKİZLER)

HALKA AÇIK GENETİK OLAYLAR
KAMU DUYURUSU GENETİK ETKİNLİKLER

1890– Bir tavşan embriyosu, koruyucu bir ana tavşanın rahmine başarıyla nakledildi.
1944 – Vitro’da bir insan yumurtası döllendi, yani insan yumurtası bir test tüpünde yapay olarak tohumlanmıştır.
1952– Indiana Üniversitesi’nden Briggs & King kurbağa klonladı.
1970’ler – Rand Corporation şirketi, “para karşılığında insanlar” ın gelecekte temel görevlerini yapmaları için yerlerini alacak, genetik kopyalarının yaratılacağını öngörüyor. Tamamen farklı bir ilişki içinde, genetik okuyan bir fizyolog olan Lord Rothschild, kendi genetik merkezlerine sahip yatırımcıların, özel olarak klonlama işletmeleri kurabilecekleri konusunda uyardı. Lord Rothschild, genetik bilim adamlarına; kötü amaçlarla insanları klonlamak isteyebilecek kişilerden dünyayı korumak için, dünya çapında klonlama yetkisi olan, klon kontrol örgütünün kurulmasını önerdi. Önerisini “genetik kontrol Komisyonu” olarak adlandırdı.
1977 – Çok zengin biri için yapılan, bir insanın ilk başarılı klonlamasının duyurusu yapıldı. 1978 yılında bu haberi gizli ayrıntıları ile bir yazar açıkladı, ancak aldığı tehtidlerden sonra saklanmaya başladı. Bu haberi duyuran yazar, klonlamayı yapan kuruluş tarafından saldırıya uğradı, manipüle edildi. Bunun için, kongre oluşturuldu. Oluşturulan kongrede medya kuruluşları, dr.’ lar, araştırma görevlileri geçit töreni düzenleyerek yazarın kitabının sadece kurgudan ibaret olduğunu söylediler. Ancak yazar bu iddiasında ısrarcıydı.
1980– Klonlama şekli olan eşleştirme-ikizleşme (embriyonun ikiye ayrılması) at yavruları, koyun ve büyükbaş hayvanlarla başarılı bir şekilde yapıldı.
1981– Fareler klonlandı. Ve sığırlar için embriyo transferi gelişen bir iş haline gelir.
1983 – Bir su bufalosu embriyosu, koruyucu bir ana mandaya başarıyla nakledildi.
1984 – Bir insan embriyosu başarıyla nakledildi ve bir insan koruyucu anne ile doğdu.
1997 – Başarılı bir insan klonu kamuya duyuruldu.
Gizlice çalışan bilim adamları, 1960’ların başlarında klonlama konusunda ciddileşti. Kürtajlar, klonlama çalışmaları için fetal doku sağladı. Şu anda toptan satışlar yapılmaya başlandı. Amerikalıların genç kuşağı, “İnsanların klonlanması ne zaman gerçekleşecek?” Sorusunu yanıtlıyor. Cevap zaten uzun zaman önce yapılıyor olmasıdır. 22 Haziran 1993’ de Andrew Kimbrell ABD’nin önde gelen birçok gazetesinde yer alan bir makale yazdı. Neredeyse insanlara neler olup bittiğini anlatıyordu. Bu makalede, “Bilim Teslim Etmek Üzere – Başlıklı’’ haklıydı. Çoğu Amerikalı, şu anki genetik mühendisliğinin, gerçek hayattaki istismarlarından habersiz. Birçok durumdaki herhangi bir bilim kurgu kadar ürpertici olan, bilimin gerçeklerinden habersizler. Domuzlar, genetik olarak daha fazla ete sahip olması için “süper domuzlar” yaratma umuduyla insan büyüme genlerini de içerecek şekilde tasarlanmıştır. ABD hükümeti ve özel araştırmacılar, daha önce hiç görülmemiş on binlerce genetiği değiştirilmiş hayvanın yaratılmasında, vergi mükelleflerinin milyarlarca dolarını harcadı. bkz. “beş ton inek ve domuz, 12 metre uzunluğunda ve 5 metre yüksekliğinde.” Genetik mühendisleri, sığır da dahil olmak üzere, daha büyük memelileri klonladılar. Bir yazar, “genetik mühendisliği ile aynı özellik ve büyüklükte bir ordu oluşturma potansiyeline sahip olunduğunu’’ belirtti. Her biri önceden belirlenmiş şartnamelere göre üretilmiş klonlar. Canon fodder oyununda olduğu gibi (Genellikle saldırı sırasında “ateş” gücü olarak kullanılan askerler, saldırı başlatmadan önce düşman ateşini önlemek için kullanılır. Cannon Fodder genellikle pahalı olmayan işe yaramaz birimlerden oluşur). Bilim adamları, opera şarkıcıları, hepsi siparişe göre imal edilebiliyor .” The New York Times bir sayısının başyazısında, ‘’Hayat özeldir ve insanların sayısı oldukça fazladır, ancak biyolojik olarak değiştirilebilen, klonlanan ve patentlenebilen makinelerdir’’ diye yazmıştı. VAY be! Okuyuculara, satır aralarında, biyonik ROBOTOİDLERDEN BAHSETTİĞİNİN farkında mısınız? Artık, yüksek rütbe ve mevkilerdeki insanların yerlerini almak için yaratılan robotlar. Ve insan benzeri makinelerin üretileceği ürpertici fikir, makinelerden başka bir şey olarak görülmeyecekler-bu da ürpertici bir fikir.
Eylül 1993 tarihli haber bülteninde, bu yazar tarafından iki makale yazıldı. biri klonlama hakkında. “Klonlar, Sentetikler, Organik Robotoidler ve Çiftler” başlıklı – diğer ikinci makale “Dulce Genetik Araştırma / Klonlama Tesisi” başlıklı. Bu kuruluşun haberinin, eylül 1993 bülteninde yayınlanmasından sonraki ayda, klonlanan insanlar hakkında hikayeler ortaya çıktı. Bu 1993’ deki klonlama haberi ilk defa halka duyuru niteliği taşıyan, klonlama olarak kabul edildi. Ama gerçek şu ki zaten gizlice yaklaşık 30 yıldır yapılıyor olmasıdır. 1993 yılının Aralık ayı bülteninde, medyanın “ilk” insan klonlamasını açıklamasından sonra, insanların klonlama hakkında söylediklerini araştırdım ve inceledim. Klonlama ile ilgili bir makale yayınladım. Kitabın konusu, Başkan Carter’ın, gerçekte yaptıklarıyla şimdi yaptıkları arasındaki farklılıklar olduğuydu.
Nihayet, 1996 Eylül bülteninde, bu yazarın dördüncü klonlama makalesi çıktı.
Bu ek, konuyla ilgili yazılanların sonu değildir. Klonlar, sentetikler, robotoidler ve çiftler hakkında çok daha fazla şey söylenebilir. Bu ek, yalnızca bu dört makalenin içeriğini incelemiştir. Klonlama ayrıca, bu kitapta tanıtılan kranial / vücut manipülasyonu ile büyük ölçüde ilişkilidir. Aynı zamanda, yapılan toplu zihin programlamaları ve proxy sunucusu ile de ilgilidir. Belki bir noktada bu yazar klonlamanın daha derin inceliklerine girebilir, ancak şimdilik bu ek aşağıdaki bilgileri içerecektir:

Bölüm A.
Bu konuya sıradan kişilerin de maruz kaldığı sorunu. “Gelecek Şoku”.
Teknolojik olarak çok geri kalmış bir insan, aniden teknolojik olarak çok gelişmiş insanlarla karşı karşıya kaldığında ne olur? Olan şey şu ki, insanlar birçok durumlarda stresle baş edebilmek için değişmeye çağrılıyor. Alvin Toffler’ in tanımladığı ve “Gelecek Şoku” olarak adlandırdığı şey. Yeni fikirlerin, yeni kararların, yeni şeylere bakmanın yeni yollarının aşırı uyarılması, zihin ve beden için büyük sıkıntı yaratabilir. Yeni duruma uyum sağlamak için radikal değişiklikler talep ediliyor. Birisi, Navajo’ ların hogan evlerinin önünde park edilmiş son model pikaplar görebilir. Yaşadığım Nepal’de hiçbir zaman at arabalarının kullanıldığı bir çocukluk döneminden geçmedi, bu yüzden kendi dillerinde araba kullanmayı anlatabilecekleri bir sözleri yoktu. Arabalar aniden ortaya çıktığında, ilki hamalların sırtında Katmandu’ya taşındığında, “sürmek” için bir kelimeleri yoktu, bu yüzden “otur ve git” kelimelerini kullandılar. “Demek istedikleri, yere şehre gidelim anlamındaydı. “Tam anlamıyla şöyle derlerdi:” oturalım ve kasabaya gidelim.”
Amerikan halkı genel olarak bilimsel gelişmelerin sınırları konusunda karanlıkta kaldı. İnsanların öğrenememesinin bilinen nedenleri çeşitlidir. Soğuk Savaş bir nedendi. Kapitalist kurumsal avantaj, başka bir neden. Buna ticari sır diyorlar. Bilimsel gurur, ve diğer araştırmacıları geçme yeteneği başka bir şeydir ve halk için yalnızca teknik jargon bile, insanların araştırma düzeyini yakından izlemesini engellemek için yeterlidir.
Ancak, bunun arkasındaki örgütün planının altında yatan şey şudur: genel şeytani plan insanları bu bilimsel gelişmelerden habersiz tutmaktır, çünkü dünyayı kontrol etmek ve manipüle etmek için sıklıkla kullanılırlar. Geliştirilen şey, Amerikan halkının artık, elitin gizli teknolojisinin bulunduğu yere temas edemediği bir durumdur. Seçkinler bunu bilir ve toplumu yok etmek istemedikleri takdirde, bazı “Gelecek Şok” ların azaltılması gerektiğinin bilincindedirler. Bu durumu okuyucular, insanların klonlanmasının mümkün olduğunu ve on yıllardır devam ettiğini okuduklarında, gelecekte yaşayacakları şokların farkında olmalılar. Zihinsel olarak hazırlanmış olmalısınız. Seçkinlerin bir ikilemi vardır. Toplum, gizli bilimsel gelişmeleriyle eşleşmek için ileriye taşınmazsa, yakında günümüz adamlarıyla tanışan mağara adamları gibi olacak. Toplum alışkanlıklarını ayarlayamayacaktır. Arkasından gelecek olan kendini imha eden bir sistem olacak. Öte yandan, bize ne yaptıklarını kesinlikle söyleyemezler, çünkü bizi kontrol etmek için bu teknolojiyi bize karşı kullanıyorlar. Bu nedenle bize zaten icat ettikleri şeyleri gösteren filmler veriyorlar – ancak bunlar bu Hollywood filmlerinde kurgu olarak gösteriliyor. Genel nüfus üzerindeki kontrolü korurken diğer taraftan, kendi gizliliklerini korumaya büyük ölçüde katkıda bulunacak gelecekteki şoku görmeyi umuyorlar.
Mevcut Teknolojiyi Gösteren Filmlerin Bazıları:
Klon – klonlama; Jurassic Park – klonlama
Genesis II – tüp mekikleriyle birbirine bağlanan yeraltı genetik laboratuarları.
Terminal Man – beyin sapı implantları
Star Trek – çeşitli öğeler. Günümüzün bazı gizli teknolojilerinin gösterilmesine ek olarak, ilk iki seride gösterilen tutumlar ve inançlar. Özellikle Yeni Nesil Star Trek, şeytani elitlerin insanların sahip olmasını istediği tutumlardır.

OKUYUCULAR GELECEK ŞOKUNA HAZIRLANIYOR
Kutsal Yazılar, genetik canavarların, yarı cins Nephilim’ in son zamanlarda var olacağına dair güçlü işaretler veriyor. Tanrı’nın Sözü ayrıca, alım satım için canavarın işaretinin gerekli olacağını öngörmektedir.
İncil tarafından aktarılan bir vahiyde, tamamen beklenmedik ani değişimin bitiş zamanlarını karakterize edeceğidir. İnsanların olağandışı büyük değişikliklere hazırlıklı olmaları gerekir. O kadar büyük olacak ki bu değişimler ulusların sıkıntıya gireceği ve erkeklerin kalplerinin korku içinde olacağı ve onları başarısızlığa uğratacağı olacaktır (LK 21: 25-27). İncil, bilginin Mesih’in dönmesinden önceki son günlerde artacağını öngördü. (DN 12: 4) Fakat bu bilgi kötülük için kullanılacak, çünkü İncil aynı zamanda dünyanın, Nuh’un zamanında olduğu gibi yozlaştıracağını da söylüyor (MT 24:37) – ki bu genetik canavarların zamanıydı. Yetiştirilen Nephilimler. Ayrıca erkeklerin ve atların işsiz kalacağını da söylüyor. (ZEC 8:10) Nahum 2: 3-4’ün otomobilleri tanımlaması gerektiğine ve Yeşaya 31: 5 ve 60: 8’in son günlerde hava gemilerini tarif ettiği ve peygamberlik ettiği düşünülmektedir. “Canavarın işareti” nin tanımı, insanların ellerine ve alınlarına sokulan mikroçipi tanımlamada şaşırtıcı derecede doğrudur.
Halkın erişimine izin verilen bilgiler ağır sansürlendi. Yine de, tüm yoğun gizliliğe rağmen, eğer bir kişi bilim adamları tarafından yazılan önemli maddeleri bulmak için araştırmaya zaman ayırırsa, zaten halkın bilmediği birçok şeyi üretebileceklerini fark etmelerini sağlayan yeterince kanıta ulaşır. Makalelerde, çoğu zaman, daha büyük bir sürecin sadece küçük bir kısmını tartışacak veya yalnızca böyle bir bilgiye sahip olduğumuzu söyleyeceğiz, ancak gerçek olan bilgiye sahip olmak dışında zaten yapılıyor olmasıdır. Ve bir şekilde insanlar bunu yapma ‘’yeteneğine’’ sahip olabileceğimizi söylüyor, ama değil. Örneğin, 1979 yılında yayınlanan bir kitapta, Minnesota Üniversitesi, Biyoloji Bilimleri Fakültesi, Genetik ve Hücre Biyolojisi Profesörü Robert Gilmore McKinnel ” Farelerin ve bazı büyük evcil hayvanların klonlandığını bildirdi. ‘’İnsanlarında bu yolla klonlanması muhtemeldir’’ dedi. İnsanların üreme biyolojisi, farelere ve diğer memelilere benzer olduğu için, insanlarda klonlanabilirler. Gerçekte ne yapıldığını bilen insanlar var bildiklerini anlatmaktan korkuyor. Ancak ben ne profesyonel bir üne, ne de korunacak bir işe sahip değilim. Bu örgütlerin hiçbirine hiçbir zaman gizlilik yemini etmedim, size korkmadan gerçeği söyleyebilirim.
Bölüm B. Bir kişinin nasıl klonlanacağı ile ilgili talimatlar.
İnsanların klonlanmasının nasıl yapılabildiğini, tıbbi olarak tanımlanmasını isteyenler için söylüyorum, bu yetenek en az on yıldan daha uzun süren çok gizli çalışmalar sonucunda kazanıldı. Bunu yapmak için yeterli bilgiye sahip olmadığımız fikri sadece halka uydurulmuş bir yalandır. Herhangi bir bir mikrobiyolog bu bilgi ve araçlara sahip olduğumuzu bilir, ama insanların klonlanmasının gerçekleşmediğini iddia edebilirler çünkü sözde kimse yapmak istemez, çünkü o mikrobiyoloğun değerleri vardır.

TEKNİK
BİR İNSANIN KLONLAMA TALİMATI:
Kadının ovulasyonu ve yumurtalıklar izlenebilir. Doğal yumurtlamadan hemen önce, luteinizan edici hormon dalgalanması olarak adlandırılan luteinize hormonunda bir artış gözlemlenir. Bu, kan veya idrar örnekleri ile tespit edilebilir. Folikülün büyümesi, over ultrasonografisi ile görselleştirilerek izlenebilir. Ultrason teşhisi, kadının yumurtalıklarının hangi tarafında olgunlaşma folikülünün bulunduğunu ortaya çıkarır. Bu prosedür insanların oositin alınması için folikülün ne zaman olgunlaştığını bilmelerini sağlayacaktır.
Zaman uygun olduğunda laparoskopun görsel rehberliği altında bir veya birkaç olgun folikül içine içi boş bir aspirasyon iğnesi sokulur. Oosit bazı bir miktar foliküler sıvıyla çıkarılır. Deneyimli laparoskopistler oositin geri kazanılmasında% 90’ın üzerinde bir başarı oranına sahiptir. Bundan önce, kadına Klomifen sitrat verilecek veya bu ilaca bir defada alınabilecek birkaç yumurta olacak şekilde başka bir ilaçla kombinasyon halinde kullanılmış olması muhtemeldir, böylece bir seferde alınabilecek birkaç yumurta olacaktır.
Olgun yumurtalık foliküllerinden elde edilen oositler, alındıklarında döllenmezler; bununla birlikte, başka bir işlem, özütlenmeden önce ilk olarak döllenmek olacaktır. İlk önce döllenmezlerse, hasat edilmiş oositleri alabilir ve olgunlaşmaları için birkaç saat boyunca bir kültür ortamında inkübe edilebilirler. Olgunlaşmaya ihtiyaçları vardır, çünkü yumurtlamadan önce yumurtalıktan alınmışlar ve kendiliğinden yumurtlanan yumurtalık kadar olgun değiller.
Çözülmüş veya taze meni yıkanır ve santrifüjlenir, böylece in vitro döllenmek için uygun konsantrasyonda seyreltilir. İn vitro fertilizasyon yapılır. Bir süre sonra (yaklaşık 12 saat) her iki pronükleus enükleasyon için tanımlanabilir. Enükleasyon, iyi bilinen iki yöntemden biriyle gerçekleştirilir. Bir yöntem, cerrahi olarak bir mikropipet ile enükleasyon yapmak, diğeri ise hem erkek hem de dişi pronükleleri içeren bir sitoplazma kabuğudur. Her iki yöntemde de iyi çalıştı. Bu çekirdekler, bu arada, erken bir insan embriyosunun iç hücre kütlesinden elde edilmiştir. Bu yine iyi kurulmuş bir uygulamadır.
Biraz sindirelim ve çekirdekleri elde etme yöntemini açıklayalım. Zona pellucida kültürlü bir embriyodan çıkarılmalı, trofektoderm iç hücre kütlesinden ayrılmalı ve daha sonra hücreler kalsiyum ve magnezyum içermeyen bir tuz çözeltisinde uygun bir enzim ile ayrılmalıdır. Klonlama sürecine geri dönersek, enükleasyonlu sitoplazma (kadının in vitro fertilize yumurtasından elde edilen) ile bir donör çekirdeği yapmak için çeşitli yöntemler vardır (az önce bahsedilen yöntemi kullanarak kaynağından elde edilir). Biri mikropipet ile cerrahi olarak implante etmek olabilir, diğeri ise inaktive Sendai virüsü ile füzyondur. Bunu gerçekleştirenler tarafından hangi şekilde en uygun kabul ediliyorsa kullanılacaktır. Ve sonra insan nükleer nakli, bir insan koruyucu annesine yerleştirilene kadar kültürlenecektir.
Klon 8 – 16 hücre aşamasına ulaştığında koruyucu anneye aktarılır. Gerekirse, transfer daha sonra yapılabilir ve Klon basitçe dondurulur. Transfer gerçekleştiğinde, klon ince bir plastik tüp (kateter) içine çekilir ve daha sonra servikal kanaldan uterusun içine sokulur. — Bu, insanları başarılı bir şekilde klonlamak için sadece bir süreçtir. Diğer daha rafine teknikler de kullanılabilir.
Bölüm C. Illuminati tarafından kullanılan dört tip ‘klon’:

Cl. Gerçek Klonlar .
Bu, bir test tüpünden (“in vitro” olarak adlandırılır) veya başka bir insana özdeş aynı genetik yapıda olan, genetik yapıdan bahsetmek için özdeş bir ikiz olan implante edilmiş bir rahimde büyütülmüş kişidir. Genetik kodlama yeniden üretti ve şimdi aynı ikizi olan yeni bir kişi var.

C2. Sentetik insanlar
Bunlar, her gün gerçek bir insan kadar gerçek görünen, ancak insanları taklit eden “kişiler” dir. Sığırlardan elde edilen belirli dokular başlangıç noktasıdır. (Bu, parçalanmış olarak bulunan sığırların, nedeninin bir parçasıdır.) Bu süreç, 1950’lerin sonlarında keşfedilen bir sürecin ilerlemesidir. 1959’ da yapılan bu deney, 1968’de Gordon Rettray Taylor tarafından ‘’Biyolojik Saatli Bomba’’ adlı kitabında rapor edildi. Taylor, Fransa’da yapılan deneyi anlatıyor: “Khaki Campbell(ördek cinsi) hücrelerinden DNA çıkardılar ve beyaz Pekins’e(ördek) enjekte ettiler, muhtemelen 2. Nesil yavrularının Khaki Campbell ‘den gelen bazı karakterleri gösterebileceğini düşünüyorlardı. Ancak şaşkınlığa uğradılar. Enjekte ettikleri gerçek ördekler değişmeye başladı. Pekin ördeklerinin beyaz tüyleri karardı ve boyunları khaki Campbell ördeğinin bir işareti olan tuhaf eğriyi almaya başladı. “Rothschilds himayesinde çalışan bilim adamları, (şeytanın kendisi tarafından yönlendirilen) bu süreci gizlilik mertebesine çektiler ve çalışmayı hızlandırarak geliştirdiler. Elde ettikleri bilgilerle artık 1970’ lerin sonlarında İlluminati tarafından, sentetik insanlar üretebilirdi..

C3. Organik Robotoidler.
Bu, klonlama ya da sentetikten tamamen farklı olan süreçlerle yaratılan bir “yapay yaşam” şeklidir. Organik robotoid teknolojisi, başkanlar ve bazı personeller gibi önemli kişilerin olası durumlarda, kopyalarını kesin benzerlikle yapmak için kullanılıyor. Mesela, birkaç yıl önce Portland’ a gelen ve iki metre ötesinde durup görsel olarak muayene ettiğim, Jimmy Carter, başkanlık için koşan Jimmy Carter değildi.
Paskalya’da, 1979 yılında Jimmy Carter’ın ilk robotoid modeli Jimmy Carter’ın yerini aldı.
Kaiser Aluminium & Chemical Corporation tarafından yayınlanan Kaiser Aluminium haberleri, 1960’larda uzmanlaşmış bir kitleye bir dizi makale yayınladı. Bu materyal aynı zamanda Değişimin Dinamikleri (Prentice-Hall: Englewood Cliffs, NJ, 1967) kitap başlığı altında yayınlandı.
“Genetik manipülasyon” başlığı altında okuduk,
“Yeni varlıkların oluşumunu kontrol etme yeteneği, geleceğin en temel gelişmelerinden biri olabilir. Nükleonik asitler hakkındaki son keşifler, yaşamın temel yapı taşları, insan genlerinin bir gün istenen özelliklerin gerçekleştirilebileceği şekilde tedavi edilebileceği inancına yol açmıştır…”

“MAN-MACHINE SYMBIOSIS”( İnsan-makine SİMBİYOZU) başlığı altında okuduk,
“… Öğrenebilen, hatırlayabilen, görebilen, amaç arayabilen, akıl, yürütebilen, şifre söyleyebilen, konuşabilen, sinirlenebilen, oyun oynayabilen, kavrayabilen, çevreye uyum sağlayabilen ve hatta kendi içlerinde iyileştirmeler tasarlayabilen insan benzeri bilgisayarlar.

“İNSAN ROBOTLARI” başlığı altında okuduk,
“… İki nöronu taklit eden elektronik bir devre ile insan beyin hücreleri inşa edildi ve bir robotun beklenmeyen durumlarla başa çıkabilmesini sağladı, ancak nöron yapısı hantaldı. Beyinde milyarlarca nöron var, yani gerçekten ‘’insan robotlar’’ geliştirilmeden önce inanılmaz bir minyatürleştirme işi gerekli olacaktı.
Okuyucunun bildiği gibi, 1960’lı yıllardan beri bu olaylar yazıldığında, bilgisayarlarda inanılmaz bir minyatürleştirme işi yapıldı. Halkın bu küçültme hakkında bildiği şeyler yetersiz ve bu aslında gerçekte olanların bir parçası. Gerçekte, bilim adamları şimdi insan benzeri bilgisayarları oluşturmak için DNA’yı manipüle edebiliyorlar.
Bilgisayar oluşturmak için gereken temel şey, bir tür “sinyal” verildiğinde sürekli değişecek bir materyaldir. Bunun nedeni bilgisayarın iki temelde çalışmasından kaynaklanıyor – ya da basit bir açık – kapalı anahtarlama sistemi veya 0 veya 1 sayı sistemi. Canlı biyolojik materyal, bilgisayar yapımında kullanılan diğer malzemelere göre çok üstündür çünkü geleneksel yöntemlerle oluşturulan bilgisayarlarda ısı hızı yavaşlatır. Süper bilgisayarların yüksek hızlarda çalışması için ısınmayacak biyolojik materyal kullanmaları gerekir. Bu tür minyatürleştirme çoktan yapıldı. Bildiklerimizin çok ötesinde bilgisayarlar oluşturuldu. Organik robotoidler inanılmaz derecede insanidir, bu yüzden, kendilerini yaratan bilim adamlarının onların insan olmadığı fikrine alışmaları çok zor olmaktadır. Robotoidler için biyolojik bilgisayar beyin yaratma fikri, hologramlar üzerine yapılan araştırmalar sonucunda geldi. Geleneksel bir fotoğrafı parçalarsanız, onu bozarsınız, ancak bir hologram üreten filmi parçalarsanız, her bir parça hala neredeyse aynı görüntüyü içerir. Bu nedenle, insan beyninin küçük bir kısmı çıkarılabilir ve beyni hologram olarak kopyalanabilir. Böylece kişi zihinsel ve beyin olarak kopyalanmış olur. Bir kişinin beyninin holografik bir görüntüsü çıkarılır ve ardından bir robotoidin beyni yapıldığında, kafasındaki biyolojik bilgisayarın kopyalanacak bir kişinin holografik kaydına göre oluşması sağlanır. Holografik kayıtlardan bazı sapmalara ihtiyaç vardır, çünkü “kişi” bir robot değildir, bir insan değildir. Robotoidin beyni, çoğaltılan kişinin neredeyse bütün doğru hafızasına, belleğine sahiptir, ancak robotoid beyni gerçekte programlanmış biyolojik malzemeden yapılmış bir bilgisayardır, insan beyni değildir.
Birincisi, “Clinton” dürtme enerjisine sahip, çünkü bir robotoid olabilir ve ikincisi, bir robotoid suikasti o kadar ciddi değildir. Bu robotoidlerin programlanmış biyolojik bir bilgisayar beyni vardır, bir bilgisayarın düşündüğü anlamda düşünebilirler. Ancak insan beynindeki gizli gelişmeleri anlamadaki zorluk, organik robotoid üreticilerinin belirli bir noktaya kadar, bir kişinin hatıralarını organik bir robota aktarmalarına izin vermiştir. O zaman sonraki anahtar, bir klon yapmak – ama bunlar gerçek bir klon değiller – kopyalanacak kişiyi yakala ve beyin hafızasının holografik bir kopyasını çıkar ve bunu robotoide aktar, transfer et.
Bir kişinin hatıralarının organik robotlara aktarılması.
İnsan organik robotoidlerini başarılı bir şekilde yapmak için – bir anlamda biyonik robotlar yapmak için – kopyalanan kişinin, kişiliğini simüle etme becerisi gerekliydi. Tek uygulanabilir çözüm, beynin hafızayı nasıl kodladığını ve bu işlemi nasıl çoğalttığını öğrenmekti. Beyin hafızasına saniyede yaklaşık 10 milyon milyar bit bilgi giriyor. İnsan beyninin insan erkeklerinde ortalama 3.25 lbs ve insan kadınlarında 2.9 lbs ağırlığında inanılmaz depolama kapasitesi var. Beyin kolayca 100 milyon milyar bit bilgi saklayabilir. Hepsini kullanmamamıza şaşmamalı.
Dünyadaki bütün bilgisayarlar bir araya geldiğinde, bir akıllı insanın beyniyle karşılaştırılamaz. Birçok farklı açıdan yapılan, çok sayıda test ve deney, araştırmacılara beynin bir hologram olarak bilgi depoladığını gösterdi. Beyinde bir hafızanın saklandığı yer, sadece tek bir yerde değil. Anılar sırayla sinapslarda depolanır, ancak holografik bir yöntemle saklanırlar. Anladığım kadarıyla, ritmik darbeler beynin küçük bir alanından yayılıyor, havuza atılan bir taş gibi dalgalanmalar yaratıyor. Dalgalar serebrumun içinden geçer, bu şekilde lazer ışığı gibi bir hologram oluşturmak için kullanılır. Beyin tarafından farklı frekanslar kullanılır ve farklı ayrıntılara referans vermek (etiketlemek) için, farklı nöronlar bu uyarıları kullanılır. Bu etiketler, bilginin kataloglanması için beynin kendi kodları veya referans standartlarıdır.
Beyin yaralanmaları bir kod çözücüyü imha edebilir ve diğer kod çözücüler için bir bellek bozulmadan bırakılabilir. Bir çoklu (MPD / DID’li) kişi(çift) oluşturulduğunda, beyine amnesia duvar (hafıza kaybı duvarı) katmanları yerleştirilir. Ve sonrasında zihinde bu hafıza bölümlerini yüzeye getirmesine neden olan belirli kodlar oluşturulur. Her bölme, bir değiştiriciye (kişilik) veya sistemin çalışan bir parçasına (bir dizi bilgisayar parçaları gibi inşa etmek) yerleştirilmiştir. Normal bir kişi bilinçli olarak, aynı anda çalışan bilinçaltının biraz farkında olabileceği durumlarda, çoklu(ikiz-çift) kişilerin zihinlerinde aynı anda birkaç parça çalıştırır.
Beyindeki yerel seviyede, hatıra depolama birimini araştırmacılar engram olarak adlandırdılar. Polipeptidenükleik asit, travma hafızası gibi bir bilgi parçasını tutar. Proteinler ve diğer maddeler hafıza sürecine dahil edilir. Bir kişinin nasıl yediği gibi zihinsel yeteneklerini etkileyebilir. Ancak bir beynin hafıza depolama alanında, belleğin holografik olarak sayısız yerde saklandığını unutmamak gerekir. Tıpkı bir taşın su birikintisine düştüğünde dalgalarının su birikintisinin her yerine yayılması gibi.
Zihin, belirli bir hafızanın kodunun çözülebileceği bir takım referans noktalarına sahip olacaktır. Beyinde depolanan bilgiler hem dinamik hem de holografiktir. Bir kitap gibi saklanmaz. Beynin dinamik dürtüleri durursa, hatıralar, anılar da durur. Bir insan beyninin hafızasını silmek için, dondurmak ve yeniden canlandırmak gerekir.
Okuyucunun benimle birlikte hareket etmesi durumunda işleri net bir şekilde açıklamaya çalışacağım. Nesneleri bu kadar çabuk tanımamızın nedeni, beyin çok hızlı bir şekilde onun neye benzediğini veya benzer olanlarının içinde araştırmasını yapar. Araştırmacılar bunu Fourier transferine benzetir. Mesajlar Fourier-dönüşümü mesajları ile iletilir. Fourier dönüşümü mesajı nedir? Bir Fourier dönüşümü, karmaşık bir dalganın veya karmaşık bir desenin parçalanıp temelde daha uzun fakat daha basit frekansların kesin sinyaline dönüştürüldüğü matematiksel bir yöntemdir. Başka bir deyişle, dalgalı bir çizginin iletişim kurması zordur, ancak Fourier dönüşümü yoluyla iletilmesi, oldukça kolay bir sayı dizisi haline gelir. Başka bir deyişle, karmaşık bir dalgalı çizgi yerine, dönüşümden sonraki düz bir çizgi, kaydedilmesi kolaydır. Beyin, bilgiyi bir Fourier dönüşümüne benzer biçimde depolar, böylece, benzer desenleri araması gerektiğinde, aynı başka bir özdeş Fourier dönüşüm modelinden başka, her şeyi hızlı bir şekilde görmezden gelebilir. Zihinsel bir karşılaştırma o kadar hızlı yapılır ki, beyne yıllarca görmediği insanları “anında” tanıma yeteneği verir. Beynin yaptığı hafıza hologramları Fourier-transform mesajlarıyla iletilir. Hologramların yok edilmesi zordur, çünkü her bir parça bütünü içerir. Bir holografı ikiye bölün yine hala aynı resme sahipsiniz. Yine ikiye bölün ve aynı resim kalır. Yarıda,çok fazla kesim yaptıktan sonra holograf biraz bulanık olmaya başlar, çünkü ayrıntılarından bir kısmını kaybeder, ancak resmin tamamı hala oradadır. Bu yüzden hatıralar biraz bulanıklaşmaya başlar, çünkü hafızayı kaydeden küçük bir beyin parçasını şişiriyoruz. Bununla birlikte, hafızanın holografik görüntüsünden daha fazlasını çekebilirsek, daha belirgin ve ayrıntılı bir resim elde ederiz.
İlluminati bilim adamlarına tüm beynin hafızasını kopyalama yeteneği veren, hologramlar üzerine yapılan gizli araştırmalardı. Ev sahibinin beyninden holografik bir görüntü elde edilir ve bu, robotoidin beyni olarak işlev gören biyolojik maddeye aktarılır. Robotoidin vücudu ve beyni kopyalanan orijinal kişi ile aynı olmadığından, ayarlamalar yapılmalı, robotoidin zihnine öğretilmeli ve programlanmalıdır. Tüm süreç karışık, ama o zamandan bugüne pek çok üretim süreci geliştirildi.

Cı 4 . Doubles,Çiftler (benzerler).
Önde gelen insanların, benzerlerini bulmak için devam eden bir programın yanı sıra, gizli tek yumurta ikizlerini yaratma programı vardır. (doğumda ayrılır ve birbirlerini asla görmezler).
George Bush’un double (çifti, ikizi) çifti karışıktı, önüne gelenle yatan, seçici olmayan bir pedofilidir. Bush’un artık Başkan olmadığı için (çifti, ikizi), Fransa’da yaşıyordu. Çiftler (veya sentetik veya organik robotoidlerden biri) kullanılarak, seçkinler gizlice sızabiliyor ve şeytani ritüeller gerçekleştirebiliyorlar. Bazı durumlarda, Clinton veya Bush’un halkın önünde düşük seviyeli görevler yapması gerekiyorsa, onlar için çiftleri(ikizleri) yerlerine geçebilirler. Çeşitli kuruluşlarla çalışan Illuminati, bazı kilit kişilerin çiftlerini(ikizlerini) yarattılar ve bunları daha sonra operasyonlarda kullandılar.
(Franklin D. Roosevelt: Franklin Delano Roosevelt (d. 30 Ocak 1882 – ö. 12 Nisan 1945), Amerika Birleşik Devletleri’nin 32. başkanı olup en uzun süreyle görevde kaldı.)
Çöl Kalkanı ve Yeni Dünya Düzeni (Desert Shield ve New World Order pub ) kitabında Northpoint Tactical Teams( Kuzey noktası taktik ekipleri) Topton, NC (network computer) sayfa 32′ ye bakarsanız, gözlerinin üzerinde bir köstebek olan orijinal FDR’ nin bir resmini göreceksiniz. Daha sonra, kullanmış oldukları Roosevelt’in çiftinin(ikizinin) resmini göreceksiniz. Roosevelt’in ölümü ilan edildiğinde aslında gerçekte ne zaman ölmüş olabilirdi. İlanından önce ya da sonra ölmüş de olabilirdi.
Yıllar boyunca Robotoidleri veya kullandıkları çiftleri (ikizleri) açığa çıkaran çok sayıda fotoğraf gördüm. Bu yazarın önceki 1993’ de ki makalesinde, ‘’Yılanlar Olarak Bilgeli Olun’’ kitabında öldürüldüğünü söylediği Papa VI. Paul’ ün bazı resimler vardı. Bu son Papa, plastik cerrahi geçirmiş bir çiftle(ikiziyle) değiştirildi. Bir çift yaşlandıkça, plastik cerrahi ikna edici görünmez, çünkü zaman insanları farklı şekilde değiştirir. Eski bir Katolik, her şeyin bilim kurgu gibi geldiğini söyledi. İlk başta kulağa çok uzak geliyor, ama insanların görmesi için sağlam kanıtlar var. Benim için eski Illuminatili biri bana çiftlerin – ikizlerin programından bahsetti. Anladığım kadarıyla, çift veya benzer program, robotoidlerden ve sentetiklerden daha başarılı oldu. Bunun nedeni, orijinal insanların daha uzun yaşadıkları ve bazı yönlerden daha güvenilir olmalarıdır. Tanınmış insanlara benzeyen insanlar bulma çok başarılı oldu. Çiftler arasında rötuş yapmak için plastik cerrahi de her yönüyle kullanıldı.

Yabancı kaynaktan aldığım bir yazı. olabilecek hatalardan dolayı şimdiden kusura bakmayın.

SENTIENCE SIMULACRA

Atakan Doğanaya teşekkürler

Alıntıdır.

BİLGE

0

-Benimle konuşmak mı istiyorsun ?”
Diye sordu Bilge.
-“Eğer vaktiniz varsa dedim.
Gülümsedi.
-“Benim her zaman vaktim vardır.” Dedi.
… -“Bana ne sormak istiyorsun?”
-“İnsanoğlu seni en çok hangi yönüyle şaşırtıyor?”
-“çocukluktan sıkılıp hemen büyümek istiyorlar,”
“Büyüyünce de tekrar çocuk olmak…”
“Yarınından endişe ederken bugünü unutuyorlar,”
“Ne bugünü nede yarını yaşayabiliyorlar…”
“Para kazanmak için, önce sağlıklarını harcıyorlar,”
“Sonrada sağlıkları için paralarını…”
“Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar,”
“Ve de hiç yaşamamış gibi ölüp gidiyorlar…”
Bilge elimden tuttu ve sonra boşluğu bir sessizlik doldurdu
Sordum;
Ana Baba olarak çocuklarıma en çok neyi öğretmeliyim ?
“Kimseye kendilerini sevdiremeyeceklerini
Ancak kendilerini sevilebilecek biri yapabileceklerini…”
“İnsanların emeklerinin satın alınabileceğini,
Kalplerinin ve akıllarının kazanılabileceğini…”
“Kalp yaralarının bir anda açılabileceğini
Kapanmasının yıllar sürebileceğini,”
“Affetmeyi,Affederek Ve Öğreterek.öğrenilebileceğini..”
“Zenginliğin;Hayatta çok şeye sahip olmak değil,
En az şeye ihtiyaç duymak olduğunu…”
“Aynı şeye bakan insanların, her birinin farklı şeyler gördüğünü“
“Önemli olanın, Neye baktığınız değil,
Ona nasıl baktığımız olduğunu …”
“Esnekliğin hayat,”Sertliğin ölüm olduğunu..”
“Gücün kaynağının ,para ve mevki değil,
Gönül ve ilim olduğunu…”
“Kinin kalbe ağırlık olduğunu…
Hata karşısında özür dilemenin, Gerçek büyüklük olduğunu…”
“İnsanın özünün sevgi olduğunu,
Ama nasıl göstereceklerini ve söyleyeceklerini bilmeyen çok seven insanların olduğunu..”
“Adaletin,Her şeyin olması gerektiği yerde bulunması olduğunu..”
Öğret ve sende unutma…
“Ölüm yaşlılığa yakıştırılır,
Ama herkes ölecek yaştadır.”