Ana Sayfa Blog Sayfa 5

YAKAMOZ

0

YAKAMOZ…

Genellikle yanlış bilinir.. Yakamoz Ay ışığının suya, denize vuran şavkı değildir. Onun adı ayın şavkıdır. Yakamoz aksine Ay olan gecelerde olmaz..

Yakamoz bir canlıdır, Latince ismi Noctiluca Milliaris olan bu canlı aynı bir ateş böceğinin denizde yaşayan versiyonudur. Limunisans maddesini vücudunda barındıran bu canlıya dokunulduğunda bir ışık saçar. Bu canlı bir planktondur, yani milimetrik boyutlarda bir canlıdır. Bunlardan milyonlarcası bir araya geldiğinde geceleri bir kayık geçerken, veya bir balık sürüsü geçtiğinde bu canlılara çarparak ışık çıkartmalarını sağlarlar. O yüzden balıkçı sandallarında yüksek bir direk ve bu direğin ucunda oturulacak bir yer vardır. Balıkçılardan biri buraya oturarak ay olmayan gecelerde balıkların yakamoz yaparak geçtikleri yolları görüp dümenciyi oraya yönlendirirler. O yüzden lüfer avlarken lüks ışığı kullanılır. Işık; balık gelsin diye değil, misinanın değdiği yakamozların çıkardığı ışıktan lüfer korkmasın diyedir.

Esasında Yakamoz (eğer göreniniz varsa bilir) olağanüstü bir şeydir. Yakamoz olduğunda denizde uzun floresan lambalar yanıyormuş gibi olur. Ama bunun için ay ışığı olmaması gerekir. Ay ışığında (daha baskın olduğu için) göremezsiniz. O kadar muhteşemdir ki, o anda tüm romantizm biter; sanki uzaylılar gelmiş gibi denize yönelirsiniz. Bir de yakamozlu ve Ay ışıksız gecelerde denize girince pırıl pırıl uzaylı gibi. olursunuz. Bilgilerinize

“Ekli resim söz konusu canlının büyütülmüş bir resmidir.

ZEYTİN GÖZLÜM SANA MEYLİM NEDENDİR.

“Zeytin gözlüm sana meylim
Nedendir”

Şarkısının hikayesi.
Size bir annenin yıllarca evlat hasreti çekerek hayata veda etmeden önce bıraktığı bir vasiyet mektubunun acıklı
hikayesini anlatayım.
Bu şair kadınlarımızdan Hüceste Aksavrın hanımın yaşadığı hüznün adıdır.
Hüceste hanım iyi bir aileden yetişmiş edebiyata çok meraklı biridir.zaman içinde tüberkloz hastalığına yakalanır uzun süre heybeliada da tedavi görür.
Orada görev yapan dr.ömer münif kendisine aşık olur.karşılıklı bu sevgi evlilikle sonuçlanır.mehmet isimli çocukları olur.aile onun
İyi yetişmesi için okumak için
Avrupaya gönderirler.aile bu gidişin kendilerine nasıl bir üzüntü vereceğini nerden bilebilirlerdi.oğulları okulu bitirmiş isviçreye yerleşmiştir.annesini babasını hiç aramaz olmuştur.hüceste hanım üzüntü içinde her zaman acı çekmiştir.hatta oğlu için
“zeytin gözlüm sana meylim
Nedendir
Bu sevmenin kabahati kimdedir.
Gül olmuşsun dikenlerin bendedir” şiirini yazmıştır.
Dr eşini de kaybeden hüceste hanım çok yanlız kalmış hayatını bakım evinde
Geçirmeye başlamıştır.yaşı da ilerlemiş ve 87 yaşında vefat etmiştir.ölmeden önce
Bakım evinde bulunanlara
Bir vasiyet mektubu bırakmış
Eğer oğlu cenazesine gelirse
Ona verilmesini istemiştir.
İşte o vasiyet mektubunu şöyle yazmıştır.duygularını,ruhunun
Derinliklerinde yaşadığı hüznü şiir mısralarında dile getirmiştir.
Bir sabah bakacaksın ki bir tanem ben yokum
Dünyayı sana bırakıyorum
Söz aldım saatlerden bir tanem sana koşacaklar
Söz aldım gecelerden seni uyutacaklar
Şarkılardan söz aldım hatırlatacaklar
Gözlerimdeki son yağmurlar
Pencerende
Beni anlatacaklar sana bir bir
İleride
Belki birgün buğday misali
Düştüğüm yerde
Belki bir dikenin dibindeyimdir çaresiz,kimbilir
Nerelerde
Bir sabah bakacaksın ki bir tanem ben yokum
Dünyayı sana bırakıyorum.
Evlada yazılan bu şiir selehattin içli tarafından bestelenmiştir.selehattin içli
Ses sanatçısı inci çayırlıdan
Bu şarkının hüceste hanımın
Mezarı başında okumasını rica etmiştir.Defin işleminden sonra herkez dağılmış inci çayırlı bu şarkıyı okumuştur.
Kıymetli dostlar .
RENA- Sayfasından alınmıştır.
görsel: Hüceste hanımın gerçek resmi.

UZAYLILAR VE KAÇIRILMA HİKAYELERİ


Bugün hızla artan uzaylı ve kaçırılma hikayelerinde, perde arkasında gizlenen birçok konuyu ifşa ediyoruz.
Kaçırıldığını iddia eden insanların ortak özellikleri nedir?
Acaba bu insanlar gerçekten kaçırıldılar mı? Yoksa yalnızca bir temasmıydı?
“Rüyalarımda beni götürdüler, Ameliyat ettiler, Tünellerden geçirdiler, Bana sorular sordular…Beni seçtiler, Aslında ben bir uzaylıyım, Uzaylı ırklar benle temas kuruyor, Onlar aramızda, Telepati kuruyorım geliyorlar, Seslerini duyuyorum, Gemilerini görüyorum, Vucudumda bazı izler var.. “Tüm bu iddialar hakkında ne düşünüyorsunuz.? Bizler sizin için araştırıyoruz ve bu konular hakkında bugüne kadar anlatılmayan gerçekleri gün yüzüne çıkarıyoruz. Bizi izlemeye devam edin.

FREKANS VE RUH ENERJİSİ

BİZ İNSANLAR BUGÜN FITRATIMIZIN GEREĞİ OLAN FREKANS VE RUH ENERJİSİNDEN OLDUKÇA Muaf olduğumuzdan, bio enerji alanında kendini geliştirmek isteyen ve bilinçsizce çakra açan birçoki insan farkında olmadan kendilerine bulaşan varlık tasallutu ile kendilerini geliştirdiklerini zan etmektedirler.

Oysaki beden ve ruh, kalp ve akıl eşit bir itikada sahip olmadan, yada kişinin kendisinde doğuştan gelen saf ve temiz bir özellik olmadan bu yetileri çalışma ile kazanabilmesi imkansızdır.

İnsanlık kendi alemi içinde var oldu olalı mistik ve metafizik konular onu hep cezbetmiş ve iyice araştırmadan birçok insan sahip olduğu yetileri bilgisizce her şekilde kullanmış, böylelikle haksız yere hem suistimal etmiş, hemde kendisini suistimale uğratmıştır.

Ahir zamana girdiğimiz şu dünya aleminde sona hızla yaklaşırken görüyoruz ki malesef Tarih en başa, insanlığın içinde bulunduğu en cahil ve ilkel zamanına geri dönüyor. Geçmeyen hastalıklar, kurtulunamayan musallatlar, kandırılan insanlar, uzaylılar sebebi ile kaçırıldım, ameliyat edildim diyenler ve daha nicesi. , Gün geçerek toplumda manevi yaraların demiyorum artık obrukların açılmasına,belkide kapanması çok zor olan geri dönülmez hatalara sebebiyet vermektedir.

Peki ya reçetelerimiz nedir?
Doğru ve yanlış giderek daha da çok birbirine karışmakta. Kim haklı? Kim suçlu? İşin Doğrusu nedir? Bunu bilen var mı?

Artık toplum hasta adam sendromuna yakalandı ve giderek büyüyen bir vebaya bulaştık. Aynı dinin insanları, artık kabileler gibi fırkalara bölündüler. Her bir fırka bin adet ve gelenek üzere inşaa oldu. Genç nesilin bunca kaos içinde kafası bulandı. Onlarda kendikerince yeni bir fırka daha oluşturmaya başladı. Bu fırkanın adı metafizik ve sanal alem. Başkalarının görüp yapamadığı, tutamadığı yada hayal edemediği herşeyi onlar bu alemde buluyorlar. Bio enerji ile çakralar açmak uzaylılarla konuşmak, cin çağırmak. Sonra ne mi oluyor? Dinden çıkıyorlar.

Bir metafizik ci diyor ki benim bilgim üstün benim ordularım var, diğeri diyor ki ben o alemde peygamberlerleyim kur an a ihtiyacım yok bana vahy ediliyor,……

Rüya

Rüya

…. İşte birçok insan ve birçok çelişkili durum. O kuyudan düşenler kurtulacak ve tutunacak bir ip aradıklarında da gene kitap ve kur an yerine farklı dikenli tellere tutunurlar

Neden arkadaşlar? Her bilgiyi almayı seviyoruz da, her konuşana bilgili takısını yakıştırıyoruzda niçin? Sorgulamıyoruz. Yada sorguladığımızda niçin aklımızın seçimleri bizim nefsimiz lehine oluyor?

Zor olan doğruyu bulmakmıdır? Hayır! Doğrusu zor olan insan için uslanmamaktır.

Alim, bilim adamı dediklerimiz, hoca dediklerimizin birçoğu akıl tutulması yaşarken, bu aklı tutulmuşlara biat etmek de niye? Niçin bir grubun üyesi olalım? Birileri bizi niçin yönlendirsin? Niçin hazır bilgi ve hazır cevap peşindeyiz.? Peki ya Kur an ı niye anlamakdan niye bu kadar uzağız?
Niye mi?
Araştırmıyoruz, kıyaslamıyoruZ, DÜŞÜNMÜYORUZ,, TAHLİL ETMİYORUZ, AKLIMIZI ÖLÇÜ ALMIYORUZ. NEDİR BU AKLIN ÖLÇÜSÜ BİLİRMİSİNİZ? O Kİ BİLGİNİN HAKKINI LAYIKI İLE VERMEKTİR.
BİLGİYE, DELİL VE TESLİMİYET GETİRMEKTİR.
BUGÜN AZ DÜŞÜNEN, ÇOK SÖYLEYEN YANLI VE ZANLI AKLIMIZLA BİZDEN HANGİ KÖY KURULUR..?

Ufo

Günümüzde birçok insanın gözetildiğini, ve bunu kendilerine uzaylıların yaşattığını düşündüklerini biliyormuydunuz?

İncelemelerimiz gösteriyor ki,musallatlı olan birçok vaka da kurban seçilen kişiye bildiğimiz sıradan cinler gölgeler şeklinde görünmek yerine, kılıkları aynı uzaylıya benzeyen, onlar gibi davranan, kişiye yalnızca kendisinin yada en yakının görebileceği ,evinin etrafında sanki bir gemi varmış holografisini yaratırlar. Bunun yanı sıra çeşitli frekans yada gezegen seslerine benzeyen seslerle kişi ile aralarında bir temas varmış izlenimi yaratmaya çalışırlar.

Biz bu kimseleri hem rüyalarından hemde anlattıklarından yola çıkarak kendilerini analizden geçiriyoruz. Bunun sonucunda gördük ki günümüzde birçok insan farkında olmadan cinlerin bu çeşitli aldatma taktiklerine maalesef ki kanmaktalar. Öyleki bu konuda müzdarip olan birçok insanın aklına dua bile okumak gelmiyor. Kendisini temaslı adleden bir kısım insanada dua okumaları gerektiğini söylediğimizde sorunun ortadan kalktığını söylüyor.

Sizce de bu ufo maskesi arkasına sığınmış cinler bizleri kandırmada oldukça uyanık değiller mi? Yada doğru cevap malesef ki bizler hem her konuda çok meraklı hemde oldukça bilgisiz.

Gülşen Karagöz
Rüyalar ve Sırları

Çağlar Boyu Gizlenen Ufo Gerçeği

Orion Ufo ve Dünya Dışı Varlıklar Araştırma Merkezi Başkanı ; Kuzey ATACAN

Bu Ağaç 40 Farklı Meyve Veriyor.

0

Bu ağaç 40 farklı meyve veriyor!
Sam Van Aken bir ilke imza atarak 40 farklı çeşit meyve veren bir ağaç yetiştirdi. New York’ta kapanacağını duyduğu bir meyve bahçesini satın alarak topladığı tüm meyveleri yıllar süren bir araştırma ile tek bir ağaçta topladı. İşte 40 farklı meyve veren ağacın hikayesi…
2008’de bir meyve bahçesinin kapanmakta olduğunu öğrenen Sam Van Aken burada bulunan 100-200 yıllık meyve ağaçlarının çok değerli olduğunu düşünerek burayı satın aldı. Daha sonra ise bu ağaçların meyvelerini tek bir ağaçta birleştirdi.
Syracause Üniversitesi’nde profesör olan Sam Van Aken çeşitli meyveleri birleştirerek yarattığı ağacı “çentikli aşılama” isimli bir yöntem kullanarak yaptı. Van Aken, National Geographic’e verdiği röportajda bu fikrin aklına çocukluğunda gördüğü bir aşılama yönteminden esinlenerek geldiğini söyledi.
Van Aken yarattığı ağacın her bir aşamasını haritalandırıp şemalandırdı. Yarattığı ağaç üç yaşına geldikten sonra ana dallarına başka bir ağacın dalını aşılayarak nakil işlemini gerçekleştirdi. Böylelikle dal kendini özelliğini yitirip zaman geçtikçe aşılanan bitkiye dönüştü.
Van Aken verdiği röportajda “Bu aşılamalarla birlikte, dört dal sekiz dal oluyor. Bir sonraki sene bu sayı onaltıya katlanıyor. Ardından da otuzikiye. Bu iş temelde sekiz dokuz yıllık bir çalışmanın ürünü” dedi. Van Aken’in yarattığı 40 meyve veren bu ağacın meyveleri yaz aylarında yeni yeni oluşmaya başlıyor. Bahar geldiğinde ise verdiği çeşitli meyveler sayesinde ağaç rengarenk bir hale bürünüyor.
Van Aken “40 Meyveli Ağaç” olarak isimlendirdiği bu ağacı müzelerin, sanat merkezlerinin ve evlerin bahçelerinde yetiştiriyor.
Alıntıdır.